Secde
"Secde” sözlükte, itaat, teslimiyet ve tevazu içinde eğilmek, yere kapanmak demektir.
Secde
Secde namazda bir rükün olup, farzdır. Secde, Allah Teâlâ’ya gösterilen saygı, itaat ve teslimiyetin en olgun ifadesidir. Secde, insanı ruhen yücelten bir davranıştır, zira secde ânı insanı Allah’a en çok yaklaştıran ândır. Nitekim bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Kulun Rabbine en yakın olduğu hal, secdeye varmış olduğu haldir. Şu halde secdede duayı çokça yapınız” (Müslim, Nesâî, Dâvat)
Namazda secdenin farz oluşu âyet ve hadislere dayanır. Allah Teâlâ; “Ey İman edenler! Rükû ve secde edin” (Hac. 22/77) buyurmuştur. Tam ve mükemmel secde yedi aza üzerine yapılan secdedir. Abdullah b. Abbas’ın naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: “Ben yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum. Bunlar da; alın (eli ile burnunu işaret etti), iki el, iki diz ve iki ayaktır” (Buhârî, Müslim).
Hanefî mezhebine göre secde, yüzün bir bölümünün yere konulmasıyla yapılabildiği için, yere alın konulduğu halde, burun konulmasa secde yine caiz olur. Ancak bir özür bulunmayınca böyle bir secde mekruhtur. Alın ve burnun ikisiyle birlikte secde etmek vaciptir.
Secdede İki ayağı yere koymak ise farzdır. Bu yüzden iki ayağın parmakları yere konulmadıkça secde caiz olmaz. Bir ayağın yalnız bir parmağını veya ayağın yalnız üst kısmını yere koymak yeterli olmaz. Eğer bir kimse iki ayağını da yere koymazsa secdesi geçerli olmaz.
Secdede elleri ve dizleri yere koymak farz değil, sünnettir. Şafiî ve Ahmed’e göre ellerin ve dizlerin konması farzdır. Mâlikî mezhebine göre farz sadece alnın bir kısmının konmasıdır.
Secde edilecek yer, ayakların konulduğu yerden on iki parmaktan (yaklaşık 23 cm.) daha yüksek olursa, bu secde caiz olmaz, ancak yükseklik farkı bundan az olursa, secdeye zarar vermez.
Cemaatin çok sıkışık olması yüzünden yere secde edemeyen kimse, insan, hayvan, eşya ve benzeri şeyler üzerine secde edebilir. Nitekim Hz. Ömer’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “İzdiham çok olunca, mümin kardeşinizin sırtı üstüne secde edebilirsiniz”
Atılmış yün, pamuk, saman, sünger ve kar gibi bir şey üzerine secde edildiği zaman, eğer bunlar yoğunluk meydana getirip, hacimleri anlaşılırsa secde caiz olur. Fakat bunların içinde yüz kaybolup hacimleri anlaşılmaz ve yüz aşağıya tam yerleşip sertlik hissedilmezse secde caiz olmaz. Çuval içinde bulunan buğday, arpa, pirinç ve darı gibi taneli bitkiler üzerine secde yapılabilir. Fakat çuval içinde bulunmayan buğday ve arpa üzerine secde edilebilirse de, darı ve burçak gibi kaygan hububat üzerine secde yapılamaz.
Küçük bir taş üzerine secde edilemez. Ancak alnın çoğu, bu taş ile birlikte yere temas edecek olursa secde caiz olur.
Mâlikîler’e göre, yer ve yerin bitirdikleri dışında kalan şeyler üzerinde namaz kılmak mekruhtur. Yünden yapılmış halı, kilim veya keçe ile hayvan postu yer cinsinden olmayan, pamuktan mamul sergiler ve hasır ise yer cinsinden olan sergilerdir.
Sıcak veya soğuktan korunmak gibi bir özür sebebiyle, temiz yere konulacak İki el üzerine secde edilebilir. Böyle bir durumda sarığın kıvrımı veya elbisenin fazlası üzerine de secde edilebilir. Sahabenin büyüklerinden Enes şöyle demiştir: “Şiddetli sıcak günde Hz. Peygamber (s.a.) ile birlikte namaz kılarken, içimizden yakıcı sıcak sebebiyle alnını yere koyamayanlar elbisesini yere serer ve onun üzerine secde ederdi” (Ebû Dâvud, Buhârî, İbn Mâce)
Secdede tume’nine (bir süre secde vaziyetinde beklemek) ta’dil-i erkânın bir parçası sayılır. Bu Ebû Yusuf’a ve Hanefî mezhebi dışındaki üç mezhebe göre farzdır. Hanefî mezhebine (Ebû Hanîfe ve Muhammed b. Hasen’e) göre ise vaciptir. Bunun asgari süresi Hanefî mezhebinde “Sübhânerabbiyelâzim” denebilecek kadar bir zaman dilimi olarak belirtilmiştir. Secdede en az üç kere tesbih okumak ise sünnettir,, beş veya yedi defa okunması daha da iyidir. Secdede okunacak tesbih şudur: (Sübhânerabbiye’l-a’lâ). Bu, “çok yüce olan Rabbin her türlü eksiklikten uzaktır” anlamına gelir.
Rekatlardaki bir secdeyi bilerek terketme halinde namaz bozulur. Sehiv sonucu terkedilse, selamdan sonra bile hatırlansa namaza zıt bir iş yapılmamışsa, secdeye varılır. Daha sonra son oturuş iade edilerek sehiv secdeleri yapılır. Çünkü farz olan secde, normal yerinden geri bırakılmıştır.
Kaynak:DoğruHaber